7 Ağustos 2025 Perşembe

Ümit Özdağ’dan "Öcalan Komisyonu"na Sorular-Yılmaz Parlar

  

 “Milli Devlet Tasfiye mi Ediliyor?”

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) üzerinden  6 Ağustos 2025 tarihinde yaptığı paylaşımda, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesinde oluşturulan ve kamuoyunda "Öcalan Komisyonu" olarak anılan yapıya yönelik çok sert eleştiriler yöneltti.

Özdağ, açıklamasında, komisyonun faaliyetlerinin “PKK terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ı siyasi muhatap haline getirme süreci” olduğunu belirterek, hem komisyon üyelerine hem de süreci yürüten siyasi iradeye yönelik 13 maddelik çarpıcı sorular yöneltti.

13 Maddelik Soru Listesi Yayınladı

Zafer Partisi lideri, TBMM'de kurulan komisyonu hedef aldı: “PKK’ya siyasi meşruiyet kazandırılıyor, milli devlet tasfiye ediliyor!”

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) oluşturulan ve kamuoyunda “Öcalan Komisyonu” olarak anılan yapı hakkında sosyal medya hesabından çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Özdağ, komisyonun Abdullah Öcalan'ı siyasi muhatap haline getirdiğini ileri sürerek, “Türkiye üniter yapısından koparılıyor” uyarısında bulundu.

Özdağ’dan 13 Maddelik Soru

"Türk Milletine Açıklayın"

Özdağ, Twitter (X) üzerinden yaptığı paylaşımda, TBMM’de kurulan komisyonun PKK ile barış sürecini yeniden meşrulaştırmak amacıyla oluşturulduğunu öne sürdü.

Bu bağlamda komisyon üyelerine ve süreci yürüten yetkililere yönelik dikkat çeken 13 soru yöneltti. İşte o başlıklar:

Anayasa’nın 66. ve 42. Maddeleri Değişecek mi?

Özdağ, vatandaşlık tanımı olan “Türk’tür” ifadesinin anayasadan çıkarılacağı iddialarına karşı net bir duruş sergileyerek, “Kürtçe ikinci ana dil olacak mı? Eğitim sistemi nasıl değişecek?” sorularını gündeme taşıdı.

Etnik ve Mezhepsel Kota mı Geliyor?

Cumhurbaşkanı yardımcıları arasında “Kürt” ve “Alevi” kimliklerinin temsili için yapılacak olası düzenlemelere dikkat çeken Özdağ, bunun anayasal eşitlik ilkesini zedeleyip zedelemeyeceğini sorguladı.

 “ABD'nin Osmanlı Modeli Önerisi Tesadüf mü?”

ABD büyükelçisinin Türkiye’ye Osmanlı benzeri bir model önerdiğini hatırlatan Özdağ, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu süreçteki rolünün “tesadüf mü, değil mi?” sorusunu ortaya attı.

Lozan ve Üniter Yapı Tartışması

PKK’nın Avrupa’da Lozan Antlaşması’nı hedef alan toplantılarına değinen Özdağ, Öcalan’ın federasyon ve özerklik söylemlerine işaret ederek, üniter milli devletin tasfiye edilip edilmediği sorusunu kamuoyunun gündemine taşıdı.

 “Kürt, Arap, Türk” Tanımı Anayasaya mı Giriyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk, Kürt, Arap 86 milyonun kardeşliğinden” bahsettiği açıklamayı da gündeme alan Özdağ, etnik grupların anayasada resmen tanınması halinde ileride ayrılma taleplerinin meşruiyet kazanabileceğini savundu.

“Komisyon Neden Kapalı Kapılar Ardında?”

Ümit Özdağ, komisyonun şeffaf bir şekilde çalışmadığını belirterek, “Eğer Türk milletinden gizleyecek bir şey yoksa neden bu komisyon kapalı kapılar ardında çalışıyor?” sorusunu yöneltti.

Özdağ, “Bu Bir Teslimiyet Sürecidir”

Açıklamasında süreci “teslimiyet” olarak tanımlayan Özdağ, komisyonun PKK ve Öcalan’a siyasi meşruiyet kazandırma işlevi gördüğünü ileri sürdü.

Arka Plan

“Yeni Bir Çözüm Süreci Mi?”

Ankara kulislerinde bir süredir yeni bir “çözüm süreci” tartışması gündemde. TBMM’deki komisyonun, Kürt meselesinde yeni bir anayasal düzenleme arayışının parçası olup olmadığı merak konusu.

Zafer Partisi Ne İstiyor?

Zafer Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve milli yapısının korunmasında ısrarcı olduğunu sıkça vurguluyor.

Özdağ, açıklamasında "Türk milletinin çıkarları için her türlü mücadeleyi vermeye hazırız" mesajı da verdi.

Siyasi Tartışmalar Derinleşiyor

Özdağ’ın açıklamaları, Türkiye siyasetinde özellikle etnik kimlik, anayasa değişiklikleri ve üniter devlet yapısı üzerinden yürüyen tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.

Komisyonun amaçları, kapsamı ve kamuoyuna açıklanma biçimi önümüzdeki günlerde daha da geniş bir siyasi ve toplumsal tartışmanın merkezine oturacağa benziyor.

yilmazparlar@yahoo.com

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yılı Kutlama-Yılmaz Parlar

  

20 Temmuz’un Ruhu, Bugünün Güvencesidir

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yılı Hidiv Kasrı’nda Tarihe Not Düşüldü

Kıbrıs Barış Harekatı sadece askeri bir zafer değil, bir milletin kaderini değiştiren şanlı bir direnişin adıdır.

51 yıl önce atılan bu adım, bugün sadece Kıbrıs Türk halkının değil, tüm Türk milletinin onuruyla dimdik ayakta durduğunun sembolüdür.”

Hidiv Kasrı’nda Tarih Canlandı

22 Temmuz 2025 Salı günü, İstanbul’un en gözde tarihi mekânlarından Hidiv Kasrı20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 51. yılına yakışır şekilde anlamlı bir resepsiyona ev sahipliği yaptı.

Etkinlik, Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi tarafından, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu himayelerinde düzenlendi. Katılım üst düzeydi:

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tata, İstanbul Valisi Davut GülİBB Başkan Vekili Nuri AslanKolordu Komutanı ve yüksek rütbeli subaylar, Gaziler, Türk Kuzey Kıbrıs Türk Ticaret Odası Derneği (TKKTTO) Başkanı Uğur Özgöker, DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkan Vekili Halil Sert, Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Zehra Bilge Eray, Büyükelçi Şakir Alemdar, KKTC Başkonsolos ve Konsolosu, Eski KKTC İstanbul Konsolosluğu eski ekonomi ataşe Cahit kayıarslan , İpek Yolu Kamu Diplomasisi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Başkanı Seyfullah Türksoy, Mavi Vatan'ın geliştiricisi, Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezinin kurucusu Cihat Yaycı başta olmak üzere bürokratlar, iş dünyası temsilcileriSivil toplumun ve diplomasinin seçkin isimleri elit davetliler katıldı. 

Zehra Bilge Eray: “O bayrak yere düşmeyecek”

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şube Başkanı Zehra Bilge Eray, açılış konuşmasında hem duygusal hem de kararlı bir duruş sergiledi:

“Kıbrıs Türkü, özgürlük uğruna her türlü bedeli ödemeye hazırdır. Mücahitlerimiz, Mehmetçiklerimiz ve aziz şehitlerimizin kanlarıyla dalgalanan bayrağımız asla yere düşmeyecek!”

Vali Davut Gül: “Kıbrıs Türküyle sonsuza kadar beraberiz”

İstanbul Valisi Davut Gül, Türkiye'nin Kıbrıs Türk halkının her zaman yanında olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:



“Bugün Gazze’de yaşananların benzerini 60 yıl önce Kıbrıs’ta yaşadık. O gün Mehmetçik Kıbrıs’a nasıl omuz verdiyse, bugün de Türkiye dimdik arkasındadır.”

Ersin Tatar: “Kıbrıs Türkü yalnız değildir, asla da olmayacaktır”

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yaptığı kapsamlı konuşmada hem geçmişe hem geleceğe ışık tuttu. Öne çıkan ifadeleri şöyle:

“Kıbrıs Barış Harekatı, bir milletin topyekûn imhaya karşı direnişinin adıdır. Biz toprağımızda barış için, özgürlük için, Türk kimliğimizle yaşamak için direndik. Mehmetçik geldi, destan yazdı. Ve bugün, Mavi Vatan’ın kalbinde egemen bir Türk devleti olarak Kuzey Kıbrıs dimdik ayakta!”

Tatar, Türkiye’nin sağladığı yatırımlar, su ve enerji projeleri, altyapı hamleleri ve tanıtım faaliyetleri sayesinde KKTC’nin her geçen gün güçlendiğini vurguladı:

“Bizi federasyon masallarına mahkûm etmek isteyenlere buradan, İstanbul’dan sesleniyorum: Bu millet o gün direndi, bugün de yolundan sapmayacak!”

Hidiv Kasrı’nın Tarihi Önemi

Etkinliğe ev sahipliği yapan Hidiv Kasrı, sadece mimari güzelliğiyle değil, tarihi ruhuyla da dikkat çekti.

1907 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve Mısır’ın son Hidivi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan bu kasır, Boğaz’ın incisi olarak bilinir.

Osmanlı’nın Mısır üzerindeki etkisini yansıtan yapı, İstanbul’un en zarif ve anlam yüklü köşklerinden biridir.

Barışın, özgürlüğün ve egemenliğin konuşulduğu böyle bir günde, böylesi bir mekânda toplanmak, adeta tarihle bugünü birleştiren sembolik bir mesaj oldu.

 “20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a çıkan Mehmetçik, sadece bir toprak parçasını değil, bir halkın geleceğini kurtardı. Bugün Hidiv Kasrı’nda verilen mesaj şuydu: Ne geçmişimizi unuturuz, ne geleceğimizi başkalarına bırakırız. Egemenlik bizimdir, Kıbrıs Türkü yalnız değildir!”

yilmazparlar@yahoo.com

7 Haziran 2025 Cumartesi

Medyum Koray Aksoy’dan Siyasi Öngörü

  

Türkiye’de Yeni Bir Dönemin Eşiğindeyiz

Bayram tebriği vesilesiyle görüşmemizde, Çınarcık’ta ikamet eden tanınmış medyum Koray Aksoy, Türkiye’nin siyasi geleceğine dair dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.

Gözlemleri ve sezgileriyle yıllardır kamuoyunun ilgisini çeken Aksoy, içinde bulunduğumuz süreci “Türkiye’nin demokratik dönüşümüne kapı aralayan bir eşik” olarak tanımladı.

Aksoy, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, kamuoyunda sıkça dile getirildiği üzere 11 Haziran tarihinde özgürlüğüne kavuşmasının beklendiğini, ancak bu sürecin temmuz ortasına doğru net gerçekleşeceğini öngördü.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da hukuki sürecinin olumlu bir yönde ilerleyeceğini, onun da yakın dönemde özgürlükle buluşacağını dile getirdi.

Bu gelişmelerin yalnızca bireysel değil, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından da simgesel anlamlar taşıdığına dikkat çeken Aksoy, "Bu iki siyasi figür, Türkiye'nin demokratik prestijini uluslararası düzeyde artıracak, toplumsal barış ve katılımcı yönetim anlayışını yeniden inşa edecek öncülerdir" ifadelerini kullandı.

Medyum Aksoy, erken seçime dair güçlü sinyaller aldığını da sözlerine ekleyerek, Türkiye’de siyasi dengenin değişmeye başladığına işaret etti.

Ancak bu değişimin radikal değil, halk iradesine saygılı, anayasal sınırlar içinde gelişen bir yeniden yapılanma süreci olarak yorumlanması gerektiğini vurguladı.

Aksoy, "Zafer Partisi’nin ve Ekrem İmamoğlu'nun temsil ettiği çizgi, toplumda karşılık bulmaya devam ediyor. Fakat bu yalnızca oy oranlarıyla değil, halkın adalet, liyakat ve özgürlük taleplerine verdikleri yanıtlarla da ilgilidir. Türkiye bu süreçten kazançlı çıkacaktır" diyerek, bu liderlerin yükselişini demokrasinin ve hukukun bir zaferi olarak değerlendirdi.

Uluslararası kamuoyunun da bu süreci yakından izlediğini söyleyen Aksoy, Türkiye’nin demokratik kültürüne olan güvenin artacağını ve bu güvenin, dış ilişkilerden yatırımlara kadar birçok alanda pozitif yansımaları olacağını belirtti.

“Türkiye, farklı seslerin özgürce ifade edilebildiği bir ülke olarak yalnızca bölgesinde değil, dünyada da demokratik duruşuyla örnek bir konuma ulaşacaktır” sözleriyle konuşmasını tamamlayan Aksoy, bayramın hoşgörü ve birlik mesajlarını da unutmadı: “Umarım bu bayram, herkes için adaletin, barışın ve huzurun yeniden filizlendiği bir başlangıç olur.”

yilmazparlar@yahoo.com

1 Haziran 2025 Pazar

Özbek Bilim Kadınlarından ÖKHD'e Ziyaret-Yılmaz Parlar

  

Özbek Bilim Kadınlarından Türkiye’ye Anlamlı Ziyaret

Aile Değerlerine Ortak Vurgu
 “Mutlu Aile, Güçlü Toplum, Huzurlu Dünya” Mesajı Türkiye’den Yankılandı

Burada konuşanların her biri, yalnızca bir akademisyen, bir uzman ya da bir aktivist değil; aynı zamanda aileyi, kadını, toplumu ve insanlığı savunan birer yol gösterici...

Özellikle Özbekistan’dan gelen değerli bilim kadınlarının her cümlesi, toplumun özünü oluşturan aileye dokunuyor ve geleceğe dair umutları filizlendiriyor. Aile yapısının yeniden onarılması, güçlü kadınlarla mümkün olabilir; işte bu ziyaret, tam da bu iradenin ete kemiğe bürünmüş halidir.

Aile, Toplumun Temel Taşı ve Kadınların Gücü

Bugün, Özbekistan’dan gelen değerli bilim kadınlarının Türkiye’deki Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği’ni ziyareti, aile kurumunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Aile, bir toplumun temelidir; maddi ve manevi değerlerin aktarıldığı, sevginin ve dayanışmanın yeşerdiği kutsal bir yuvadır.

Özellikle kadınlar, bu yuvanın mimarıdır. Onların bilgisi, şefkati ve fedakarlığı olmadan ne aile ayakta kalabilir ne de toplum ilerleyebilir.

Kadın Eliyle İnşa Edilen Gelecek, Bilim Kadınlarından Anlamlı Mesajlar

Özbekistan’dan gelen Aile ve Cinsiyet Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Aynisa Musurmanova ve Yüksek Öğrenim, Bilim ve Yenilik Bakanlığı Uzmanı Dildora Solihojaeva’nın yer aldığı heyet, 31 Mayıs 2025 Cumartesi günü, Mecidiyeköy Kervan Geçmez Sokak Keskin İş merkezi adresinde bulunan Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği’ni ziyaret etti.

Dernek Başkanı Azade (Ozoda) İslamova’nın ev sahipliğinde gerçekleşen buluşma, iki ülke arasında aile yapısının korunması ve güçlendirilmesine dair ortak bir vizyonun sembolü oldu.

Aile değerlerinin korunması, kadınların eğitimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuların masaya yatırıldığı bu önemli görüşmede, geleceğe dönük ortak projeler de ele alındı.

Heyet üyeleri, Türkiye ve Özbekistan haricinde Türk Dünyasındaki kadınların aile politikalarının bilimsel ve toplumsal yönleri üzerine fikir alışverişinde bulunurken, gelecekteki iş birlikleri için de önemli mutabakatlara varıldı.

Bilim kadınlarına dernek tarafından törenle takdim edilen sertifikalar, onların sadece fikir değil, aynı zamanda birer umut taşıyıcısı olduklarını gösterdi.

Prof. Dr. Musurmanova, “Kadın Eğitimliyse, Aile Huzurludur”

Prof. Dr. Aynisa Musurmanova’nın da vurguladığı gibi, “Bir kadın eğitimliyse, o ailede gelişme, refah ve huzur olur.” İşte bu yüzden, kadınların güçlendirilmesi ve aile değerlerinin korunması, sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın geleceği için hayati önem taşımaktadır.

Bu vurgu, kadının aile içindeki dönüştürücü gücünü bilimsel bir gerçeklikle ortaya koydu. Musurmanova, aile kurumunun yalnızca bir sosyal yapı değil, aynı zamanda milli değerlerin, ahlaki ilkelerin ve kültürel mirasın taşıyıcısı olduğunu vurguladı.

Ailenin Gücü, Toplumun Gücüdür

Sempozyumda Prof. Dr. Musurmanova’nın ifadeleri, ailenin bir milletin en değerli hazinesi olduğunu bir kez daha hatırlattı: “Gelenekler, görenekler ve manevi değerler, ancak sağlam aile yapılarıyla gelecek nesillere aktarılabilir.

Özbekistan’daki kadın politikalarına da değinen Profesör, Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in kadınları destekleyen örnek teşviklerini ve yasaları hatırlatarak Türkiye ile bilgi alışverişinin önemini belirtti:

Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in kadınlara verdiği destek ve “Yılın Örnek Ailesi” gibi projeler, toplumsal kalkınmanın ancak kadınların güçlendirilmesiyle mümkün olacağını gösteriyor. Türkiye ve Özbekistan’ın bu alandaki iş birliği, sadece iki ülke için değil, tüm Türk dünyası için umut verici bir adımdır.

 “Bizde olmayanı Türkiye’den alalım, bizde olanı Türkiye’ye sunalım. Bu bir kültürel alışveriştir.”

Dildora Solihojaeva, “Maneviyat Kervanı Kurduk”

Uzman Dildora Solihojaeva ise ailede kitap okuma alışkanlığı, milli elbiselerin yaşatılması ve sosyal projelerin yaygınlaştırılmasının aile kurumunu güçlendirdiğini ifade etti.

“Maneviyat kervanı, kitap kervanı gibi projelerle ailelerimizi kültürel olarak zenginleştiriyoruz.”
diyerek maneviyatın dijital çağda bile kaybolmaması gerektiğini vurguladı. Televizyon programları, elektronik platformlar ve basın toplantıları gibi farklı medya araçlarıyla halkın bilinçlendirilmesine yönelik çalışmaların önemini anlattı.

Derin Bir Saygı, Azade İslamova’ya Takdir Yağmuru

Heyetin ev sahibi olan Özbek Kadın Hakları Koruma Derneği Başkanı Azade İslamova, hem Özbekistan’daki hem Türkiye’deki kadın mücadelesinde öncü bir figür olarak takdir topladı.

Dernek Başkanı Azade İslamova’nın cesur adımları ve kadınlar için verdiği mücadele, her türlü takdirin üzerindedir. Onun gibi güçlü kadınlar sayesinde, toplumlar daha adil ve daha huzurlu bir geleceğe yürüyebilir.

Prof. Dr. Musurmanova’nın “öğrencim” dediği İslamova için

“Bir kadının başka bir ülkede ofis açması, kira ödemesi, kadınlara omuz vermesi büyük bir cesarettir. Azade Hanım burada en güçlü olanlarımızdan biridir.”

Prof. Dr. Musurmanova’nın geçmişte mahkemelerde yanlış kararlara karşı yürüttüğü hukuki mücadelelerde birçok kadının hayatını kurtardığı belirtildi. Güler yüzü, istikrarı, ekibiyle kurduğu bağ ve vazgeçmeyen iradesiyle misafirlerini derinden etkileyen İslamova, Türk dünyasında aldığı ödüllerle bu mücadelenin simgesi haline geldi.

Bu buluşma, sadece Özbek kadın akademisyenlerinin ziyareti değil; aynı zamanda kadın eliyle yeniden yeşeren umutların, kültürel kardeşliğin ve aile değerlerinin buluşmasıydı. Her biri bir çınar gibi köklü, bir anne gibi şefkatli ve bir bilim insanı gibi berrak düşünen bu kadınlar, bize aile kurumunun yaşamsal önemini bir kez daha hatırlattı.

Kadınlar, Ailenin ve Toplumun Kalbidir

Bu anlamlı ziyaret, bir kez daha gösterdi ki, kadınlar olmadan ne aile ne de toplum ayakta kalabilir. Onlar, evlatlarına sevgiyi, erdemi ve bilgeliği öğreten ilk öğretmenlerdir. Özbek ve Türk kadınlarının bu buluşması, sadece kültürel bir köprü değil, aynı zamanda ortak değerler etrafında kenetlenmenin de bir simgesidir. Azade İslamova gibi cesur ve çalışkan kadınlar, toplumların ilerlemesinde kilit rol oynamaktadır.

Ortak Mesaj, “Mutlu Aile, Mutlu Dünya”

Ziyaretin sonunda verilen ortak mesaj adeta tüm insanlığa seslendi: “Cemiyetin en temel parçası ailedir. Mutlu aileler kurulursa, ülkeler mutlu olur. Ülkeler mutlu olursa, dünya da huzur bulur.”

Unutmayalım: “Aile mutlu olursa ülke mutlu olur, ülkeler mutlu olursa dünya mutlu olur.” Bu çağrı, tüm insanlığa sesleniyor: Aile değerlerini koruyalım, kadınları destekleyelim ve geleceği birlikte inşa edelim!

Ailede başlayan iyilik, toplumda dalga dalga yayılır. Bugün Özbekistan’dan esen bu kadın nefesi, yarının Türkiye’sinde huzur, refah ve güvenin temelini atmaktır.

Ve evet, ne de olsa hepsi kadın…
Ve kadın varsa, umut vardır, gelecek vardır, aile vardır.

yilmazparlar@yahoo.com

10 Şubat 2025 Pazartesi

Silivri’de Adaletin Testi-Yılmaz Parlar

  Silivri’de Adaletin Testi

Silivri’de Adalet Nöbeti, Boğaziçi Aydınları Topluluğu Ve Milli Merkez’den Ümit Özdağ’a Destek

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tutuklanmasına tepki olarak, Kurucu Başkanı, dünyaca tanınan jeofizik mühendisi ve akademisyen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın liderliğinde, ülkenin ekonomik, siyasi, sosyal ve bilimsel alanlardaki kritik meselelerine yönelik kapsamlı projeler geliştiren, Boğaziçi Aydınlar Topluluğu (BAT) ve Milli Merkez, Silivri Cezaevi önünde adalet nöbeti tutan Zafer Partililere katılarak destek verdi.



Nöbet alanında kurulan Zafer Partisi Otağı'nda, BAT Sözcüsü Dr. Sibel Zeren ve Milli Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk adına Milli merkez genel sekreteri Haluk Dural tarafından basın açıklamaları yapıldı.

Bu dayanışma, sadece bir siyasetçiye destek vermekle kalmayıp, aynı zamanda Türkiye'deki hukuk sisteminin şeffaflığı ve demokratik değerlerinin korunmasına yönelik çağrı olarak da okunmalıdır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın serbest kalmasının, uluslararası kamuoyunda Türkiye'nin hukuk devleti kimliği açısından olumlu bir adım olacağı vurgulanmaktadır.



Destek ve Nöbet Vurgusu

Aydınlar ve Milliyetçilerden Özdağ'a Silivri'de Destek Nöbeti: "Yanındayız" Mesajı

BAT’tan İfade Özgürlüğü Vurgusu

Türkiye’nin geleceğine yön veren fikirleriyle toplumsal bilinç ve akademik derinliği bir araya getiren saygın bir düşünce kuruluşu olan Boğaziçi Aydınları Topluluğu (BAT),Sözcüsü Dr. Sibel Zeren, yaptığı açıklamada Anayasa'nın 26. maddesine dikkat çekerek, herkesin düşünce ve görüşlerini serbestçe ifade etme hakkı olduğunu belirtti. “Düşünce özgürlüğü kapsamında, bazen şok edici veya rahatsız edici fikirlerin bile ifade edilmesi demokratik toplumların gereğidir.” diyen Zeren, Ümit Özdağ'ın tutukluluğunun hukuki dayanaklardan yoksun olduğunu ve bir an önce sonlandırılması gerektiğini vurguladı.



Milli Merkez: Hukukun Üzerinde Siyasi Gölgeler mi Var?

Milli Merkez Başkanı ve TBMM 19. Dönem Başkanı Hüsamettin Cindoruk adına Milli merkez genel sekreteri Haluk Dural ise, yargı bağımsızlığının şaibeye açık hale geldiği bir sürece girildiğini belirtti.

Haluk Dural “Günümüzde hukukun, muhalefeti baskı altına almak için bir aracı olarak kullanıldığına dair kaygılar artmaktadır. Bu durum, şeffaflık ve demokrasi açısından büyük bir tehdittir.” ifadelerini kullandı.

Bu açıklama, siyasi iktidara da açık bir çağrı niteliğindeydi: Hukukun üzerindeki siyasi gölgelerin kalkması, Türkiye’nin uluslararası imajının iyileşmesi ve kamu vicdanının rahatlatılması için adil yargılamaya önem verilmelidir.

Ayrıca, Tiyatro oyuncusu Yaşar Gündem de dokunaklı bir şiir ile duygularını ifade etti.



Uluslararası Algı ve Türkiye’nin Hukuk Devleti Kimliği

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanması, sadece iç siyasette değil, uluslararası kamuoyunda da yankı uyandırmıştır.

Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve çeşitli uluslararası insan hakları kurumlarının, Türkiye’de hukukun siyasallaştığına dair endişelerini daha önce dile getirdiği biliniyor.

Böylesi bir ortamda, Ümit Özdağ'ın tahliyesi, Türkiye’nin hukuk devleti kimliğini yeniden güçlendirebilir ve uluslararası arenada pozitif bir algı oluşturabilir. Bu durum, yargının bağımsızlığına duyulan güveni artırarak, demokrasi vurgusunu güçlendiren bir adım olabilir.



Adaletin Yeniden Tesisi Şart

Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın tutukluluğu, sadece bir siyasi liderin davası değil, Türkiye'deki hukuk sisteminin bağımsızlığına dair bir turnusol kağıdı niteliğindedir. Adaletin herkese eşit şekilde işlediği bir hukuk devleti, hem iç barış hem de dünyada saygın bir konum elde etmek için şarttır.

Hukukun üstünlüğüne dair süren tartışmaların gölgesinde, iktidarın Ümit Özdağ'la ilgili vereceği karar, demokrasinin geleceği açısından kritik bir sınav olacaktır.

Kamu vicdanının rahatlığtırılması ve hukukun siyasetten bağımsız çalıştığının gösterilmesi için, şeffaf ve adil bir yargı sürecine duyulan ihtiyaç her zamankinden daha büyüktür.



Hukuk ve Demokrasi Vurgusu

Boğaziçi Aydınları ve Milli Merkez'den Özdağ'a Destek: "Serbest Bırakılması Türk Demokrasisi Adına Elzem"

Serbest bırakılması, Türkiye'nin hukuk devleti ilkesine bağlılığını göstermesi açısından uluslararası kamuoyu nezdinde büyük önem taşıyacaktır.

Bu durum, Türkiye'nin demokratik imajına zarar vermektedir.



Uluslararası Kamuoyu Vurgusu

Türkiye'nin demokrasi karnesine olumsuz yansımaktadır. Türk hükümeti, uluslararası alanda itibarını korumak için Özdağ'ı serbest bırakmalıdır.

Türkiye, ifade özgürlüğüne saygı duyan bir ülke olduğunu göstermelidir. Özdağ'ın serbest bırakılması, bu yönde atılacak önemli bir adım olacaktır

yilmazparlar@yahoo.com

1 Ocak 2025 Çarşamba

Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'dan ,Bahçeli’ye Çarpıcı Soru, 33 X 55 Ne Demek?-Yılmaz Parlar

  

Cumhur İttifakı'ndan PKK İle Yeni Pazarlık

Tarihten Ders Alınmadı

Terörle Mücadele ve Şehit Ailelerine Hakaret

Hendek Terörünün Bedeli, 744 Şehit ve Hatalı Politikalar

Cumhur İttifakı'ndan PKK ile Pazarlık İddiaları

Öcalan İle Gizli Görüşmeler ve Yeni Paradigma Tartışması

Bahçeli ve Erdoğan'a Açık Çağrı, Kapalı Kapılar Ardındaki Anayasayı Açıklayın

Şehitlerin Kanıyla Yazılan Tarihten Ders Alınmadı

Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'dan ,Bahçeli’ye Çarpıcı Soru, 33 X 55 Ne Demek?


Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Cumhur İttifakı'nın PKK ile yürüttüğü iddia edilen yeni görüşmeler hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özdağ, 2009-2015 yılları arasında PKK ile yapılan müzakerelerin Hendek terörüne neden olduğunu ve bu süreçte 744 şehit verildiğini hatırlattı.

"Bu yanlış politikalardan ders almadılar. Şimdi Öcalan ile yeniden masaya oturdular. Şehitlerimizin kanı üzerinden yapılan bu pazarlıkları kabul etmiyoruz," dedi.

Terörle Pazarlık, Şehitler Ve Gazilerimizin Morali Nasıl Korunacak?

Cumhur İttifakı'nın İmralı’da hükümlü bulunan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile pazarlık yapmasının, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve şehit ailelerinin moralini zedelediğini belirten Özdağ, şu ifadeleri kullandı:

“Dondurucu soğukta teröristleri gözetleyen kahraman komandolarımıza ne diyeceksiniz? 'Artık size gerek kalmadı mı' diyeceksiniz?”

Bahçeli Ve Erdoğan’a Sert Tepki

Prof. Dr. Özdağ, Cumhur İttifakı'nın, muhalefeti “Öcalan’ı serbest bırakacak” diye suçlarken, bugün Öcalan'ı serbest bırakmak için adımlar attığını ifade etti.

"Cumhur İttifakı artık Zillet İttifakı olmuştur," diyen Özdağ, Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın açıklamalarındaki tutarsızlıkları eleştirdi.

Yeni Paradigma Ve Gizli Anayasa Pazarlıkları

Abdullah Öcalan’ın yaptığı son açıklamalarda "yeni paradigma" kavramını kullanmasına dikkat çeken Özdağ, bunun yeni bir anayasa değişikliğiyle devleti yeniden yapılandırma amacı taşıdığını söyledi.

“Türk milletinin kurduğu devleti masaya yatırıyorlar. Öcalan ile hangi maddeleri değiştireceksiniz? Türk milletinin elinden neyi almayı planlıyorsunuz?” diye sordu.

Bahçeli’ye Çarpıcı Soru, 33 X 55 Ne Demek?

Özdağ, Bahçeli’nin sık sık rakamlarla yaptığı hesaplara göndermede bulunarak, 33 Bingöl şehidini ve 55 PKK kurşununu hatırlattı.

“Bu hesaplarla nasıl bir denklem çıkaracaksınız? Yeni MHP lideri Bahçeli bunu açıklamalı,” dedi.

Son Çağrı, Türk Milletine Açıklayın

Zafer Partisi lideri, Cumhur İttifakı’nın kapalı kapılar ardında yürüttüğü anayasa pazarlıkları hakkında halkı bilgilendirmesi gerektiğini söyledi.

“Yeni anayasa teklifinizi açıkça yazın ve Türk milletinin gündemine getirin. Devlet yönetmek, insanların hayatlarıyla oynamak değildir,” diyerek sözlerini tamamladı.

Bu açıklamalar, terörle mücadele ve milli birlik konularında kamuoyunda yeni bir tartışma başlatacak gibi görünüyor. Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın çağrısı, önümüzdeki günlerde siyasetin en sıcak başlıklarından biri olacak.

yilmazparlar@yahoo.com

11 Eylül 2024 Çarşamba

İsviçre’nin Bağımsızlık Günü’ne Özel Resepsiyon-Yılmaz Parlar

   İsviçre Bağımsızlık Günü Ankara’da Diplomatik Resepsiyonla Kutlandı

İsviçre’nin Bağımsızlık Günü’ne Özel Resepsiyon

 

10 Eylül 2024 Salı akşamı, İsviçre'nin Ankara Büyükelçiliği'nde, İsviçre'nin Bağımsızlık Günü vesilesiyle özel bir resepsiyon düzenlendi. Bu anlamlı etkinliğin ev sahipliğini, İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer üstlendi. Türkiye'deki diplomatik temsilciler, iş dünyası liderleri ve İsviçre vatandaşları etkinlikte bir araya geldi.



İsviçre-Türkiye İlişkilerinde Güçlü İşbirliği Mesajları
 

Büyükelçiliği'nde düzenlenen resepsiyon, İsviçre ve Türkiye arasındaki diplomatik ve ticari ilişkilerin önemine vurgu yaptı. Etkinliğe, İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay konuşmalarıyla damga vurdu.



Türkiye-İsviçre İlişkilerinin Ticari Boyutu
Türkiye ile İsviçre arasındaki ticari ilişkiler de etkinlikte ön plana çıkan konular arasındaydı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi, özellikle son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. 2023 yılında Türkiye ile İsviçre arasındaki ticaret hacmi 22 milyar doları aşmış ve bu rakam her iki ülkenin de ekonomik iş birliğini derinleştirme hedefini yansıtmaktadır.

Türk iş dünyası, İsviçre’nin yüksek teknolojiye dayalı üretim gücünden ve finansal hizmetlerdeki uzmanlığından yararlanırken, İsviçre de Türkiye'nin stratejik konumunu ve dinamik pazarını değerlendirerek yatırımlarını artırmaktadır.



İki Ülkenin Güçlenen İlişkileri
Resepsiyon boyunca Türkiye-İsviçre iş birliğinin geliştirilmesi gerektiği yönünde önemli mesajlar verildi. Büyükelçi Scheurer, iki ülke arasındaki karşılıklı yatırım ve ticari iş birliğinin daha da güçlenmesi için her türlü diplomatik desteği sunacaklarını ifade etti.

İsviçre’nin tarafsızlık ilkesi ve uluslararası alandaki etkisi, Türkiye gibi dinamik ve stratejik ülkelerle olan ilişkilerini de pozitif yönde etkilemeye devam ediyor.



İsviçre Büyükelçisi Guillaume Scheurer

Büyükelçi Guillaume Scheurer, törene İsviçre ve Türkiye milli marşlarının çalınmasıyla başlarken, İsviçre'nin Türkiye ile olan tarihi ve diplomatik bağlarının altını çizdi. Scheurer, Türkiye ve İsviçre’nin 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile başlayan işbirliğinin, iki ülkenin barış ve uzlaşma arayışındaki ortak çalışmalarına dayandığını belirtti. Scheurer, konuşmasında şunları vurguladı:

“İki ülke arasındaki işbirliği her geçen yıl daha da güçleniyor. 1923’ten bu yana barış ve uzlaşı temelinde sürdürülen ilişkilerimiz, bugün hem diplomatik hem de ekonomik açıdan büyük önem taşıyor. Türkiye ile İsviçre arasındaki ticaret hacmi 16 milyar dolara ulaşmış durumda ve bu, ticari ilişkilerimizin büyüklüğünü gösteriyor.”



Büyükelçi Scheurer, İsviçre'nin Türkiye ile daha da derinleşen ekonomik ilişkilerinin özellikle teknoloji, AR-GE, inovasyon ve eğitim alanlarında yoğunlaştığını belirterek, İsviçre'nin Türkiye'deki yatırımlarının önemini vurguladı. Ayrıca, iki ülke arasındaki kültürel ve sosyal bağların, özellikle İsviçre’deki Türk diasporasının katkılarıyla daha da güçlendiğini ifade etti.



Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Kemal Bozay
Resepsiyonda söz alan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay, Türkiye ve İsviçre’nin ortak tarihine vurgu yaparak şunları kaydetti:

“İsviçre, Türk milletinin tarihinde çok özel bir yere sahip. 1923 yılında Lozan’da imzalanan antlaşma ile başlayan dostane ilişkilerimiz, bugün de güçlenerek devam ediyor. Gelecek yıl, bu önemli anlaşmanın 100. yılını kutlayacağız ve bu, iki ülke arasındaki dostluk ve işbirliğini daha da ileriye taşıma fırsatı sunacak.”

Büyükelçi Bozay, iki ülkenin eğitimden ticarete, bilimden kültüre kadar geniş bir işbirliği yelpazesinde ilerlediğini belirterek, özellikle İsviçre’de yaşayan 180.000 kişilik Türk toplumunun iki ülke arasındaki ilişkilerin önemli bir bileşeni olduğunu ifade etti. İsviçre’nin Türkiye’deki yatırımlarının artmasının, iki ülke ekonomilerinin birbirini tamamladığını ve işbirliğinin derinleşmesi için büyük bir potansiyel sunduğunu vurguladı.

“İsviçre ile Türkiye arasındaki ikili ticaret hacmi geçtiğimiz yıl 22 milyar doları aşmıştır. Özellikle enerji, finans, makine, ilaç ve kimya endüstrilerinde faaliyet gösteren yaklaşık 1000 İsviçre şirketi Türkiye’de aktif rol alıyor,” diyen Bozay, iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin sürdürülebilir bir temel üzerine inşa edildiğini belirtti.



Geleceğe Yönelik İşbirliği ve Ortaklık
Her iki konuşmacı da Türkiye-İsviçre ilişkilerinin gelecekte daha da gelişeceğine dair güçlü mesajlar verdi. Özellikle teknoloji ve inovasyon alanında yoğunlaşan işbirliği fırsatlarının yanı sıra, eğitim ve kültürel değişim programları sayesinde iki ülkenin birbirine daha da yakınlaşacağı ifade edildi.

İsviçre'nin Tarafsızlık İlkesi ve Barışa Katkısı
Etkinlikte konuşan Büyükelçi Scheurer, İsviçre’nin tarafsızlık politikasına dikkat çekerek, bu ilkenin ülkeye dünya sahnesinde önemli bir prestij kazandırdığını vurguladı. Tarafsızlığın, sadece diplomatik denge değil, aynı zamanda küresel barış ve istikrar için de bir teminat olduğuna dikkat çekti. İsviçre’nin, bu tarafsızlık sayesinde pek çok uluslararası örgüte ev sahipliği yaparak barış görüşmelerinde arabuluculuk rolü üstlendiğini belirtti.

İsviçre'nin tarafsızlık ilkesi, diplomatik krizlerde güvenilir bir aktör olarak öne çıkmasını sağlarken, savaşlara ve çatışmalara taraf olmadan uluslararası hukuk ve insan hakları gibi evrensel değerlere katkı sunmasıyla biliniyor. İsviçre'nin uzun yıllar bu politikayı sürdürebilmesi, sadece kendisi için değil, dünya genelinde istikrar ve barışın korunmasına önemli bir katkı sağlıyor.

İsviçre’nin Tarafsızlık Geleneği ve Küresel Barışa Katkısı
Büyükelçi Scheurer, konuşmasında İsviçre’nin yüzyıllardır koruduğu tarafsızlık politikasını vurguladı. İsviçre’nin uluslararası arenadaki tarafsız duruşu, ülkeler arasında arabuluculuk rolü üstlenmesini sağlamış ve dünya barışına önemli katkılar sunmuştur. Büyükelçi Scheurer, bu tarafsızlık sayesinde İsviçre’nin küresel ekonominin ve diplomasinin kilit aktörlerinden biri olmayı başardığını belirtti.



Tarafsızlığın Faydaları
İsviçre'nin tarafsızlığı, sadece diplomatik ilişkilerde değil, aynı zamanda ekonomik büyümede de büyük avantaj sağlamıştır. Ülke, güvenli ve istikrarlı bir ortam sunarak birçok uluslararası şirketin merkezi haline gelmiştir. İsviçre bankacılık sistemi, tarafsızlık politikası ile güvenilirliğini artırmış ve dünya çapında yatırımcıların tercih ettiği bir yer olmuştur. Tarafsızlık, İsviçre’ye küresel kriz dönemlerinde dahi güven duyulmasını sağlamış ve ülkenin ekonomik istikrarını korumasına yardımcı olmuştur.

Türkiye-İsviçre Ticaret Hacmi
Resepsiyon boyunca Türkiye ile İsviçre arasındaki ticari ilişkiler de vurgulandı. 2023 yılı itibarıyla iki ülke arasındaki ticaret hacmi 22 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu ticaret, özellikle makine, kimya ve ilaç sektörlerinde yoğunlaşmaktadır. İsviçre, Türkiye’nin en önemli Avrupa’daki ticaret ortaklarından biri olmaya devam ederken, Türk şirketleri de İsviçre pazarında daha fazla yer edinmeye başlamıştır.

İki Ülke Arasındaki İşbirliğinin Geleceği
Büyükelçi Scheurer, Türkiye ve İsviçre arasındaki güçlü ticari bağların, iki ülkenin karşılıklı çıkarları doğrultusunda genişlemeye devam edeceğini ifade etti. Türkiye’nin stratejik konumu ve genç nüfusu, İsviçreli yatırımcılar için cazip fırsatlar sunarken, İsviçre’nin yüksek teknoloji ve inovasyon konusundaki uzmanlığı da Türkiye için önemli bir avantaj oluşturmaktadır.

İsviçre'nin tarafsızlık politikası, uluslararası ilişkilerdeki barışçıl rolü ve güçlü ekonomik yapısı ile dünya sahnesinde ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. Türkiye ile İsviçre arasındaki ticari işbirliğinin derinleşmesi, iki ülke için de büyük fırsatlar sunarken, bu dostane ilişkilerin gelecekte de güçlenmesi bekleniyor.

yilmazparlar@yahoo.com

 

Ümit Özdağ’dan "Öcalan Komisyonu"na Sorular-Yılmaz Parlar

     “ Milli Devlet Tasfiye mi Ediliyor?” Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ , sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) ...